Avrupa’da büyük bir sperm donörü skandalı patlak verdi. Yapılan bir araştırma, genetik testlerden geçmeden bağışta bulunan bir sperm donörünün, ölümcül genetik hastalık riski taşıyan çocukların dünyaya gelmesine yol açtığını ortaya koydu. İddialara göre, bu sperm donörünün spermleriyle doğan en az 197 çocuk, genetik olarak kanser gibi ölümcül hastalıklara yakalanma riskiyle dünyaya geldi.
Danimarka merkezli bir sperm bankasında yapılan testlerde, bağışçının TP53 gen mutasyonu taşıdığı belirlendi. Bu genetik mutasyon, kanser riskini ciddi şekilde artırıyor ve bağışçının spermleriyle doğan çocuklar, yaşamlarının her döneminde büyük bir risk altına giriyor. TP53 mutasyonu, Li-Fraumeni sendromu olarak bilinen ve yaşam boyu çeşitli kanser türlerine yakalanma ihtimalini artıran bir hastalıkla ilişkilendiriliyor.
İlgili sperm donörü, 2005-2022 yılları arasında yaklaşık 3.000 sperm bağışı yapmıştı ve bu bağışlar, Avrupa’daki 14 farklı ülkedeki yaklaşık 67 klinikte kullanılmıştı. Ancak yapılan araştırmalar, bu spermlerin çok sayıda çocuğun hayatını tehlikeye atmasına neden olduğunu ortaya koydu. Çocukların yüzde 90’ı, genetik mutasyon taşıyor ve bu durum onların kanser gibi hastalıklara yakalanma riskini artırıyor.
Söz konusu durum, Avrupa’daki sperm bağışı ve genetik test uygulamalarını yeniden sorgulattı. Uzmanlar, sperm donörlerinin genetik taramalarının daha sıkı yapılması gerektiğini belirterek, benzer olayların tekrar yaşanmaması için yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Bu skandal, genetik tarama protokollerinin eksikliğini ve genetik testlerin önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
Birçok ailenin çocuklarının genetik hastalık riskiyle doğmuş olması, sosyal ve hukuki olarak büyük tartışmalara yol açtı. Sperm bankaları ve klinikler, yaşanan bu olay sonrası, bağışçıların genetik testlerinin daha kapsamlı bir şekilde yapılması gerektiğini kabul etti. Ancak, şu ana kadar herhangi bir yasal düzenleme veya devlet müdahalesi yapılmadı.

















